Gerzek gözlemler, gerzek anılar..

Bir gerzek hayat zırvalığı..

14 Eylül 2010 Salı

İETT SHOW- VOLUME: 1

Hangi iğrenç İETT maceramı anlatsam diye düşünmekte olan bünyem kararsızlıkla cebelleşiyor. Bir yerinden başlayacağım..


522 ST kodlu berbat otobüsten bahsedebilirim sanırım rahatlıkla.. Şöyle düşünün: Hayatınızda rastladığınız en kötü koku, en leş insanlar, bir de bunun üstüne buram buram ter kokusunu ekleyin.. Bu mis gibi konsepti kafanızda hemen canlandırdınız sanırım.


Bir kere 522 ST'de, oturarak yolculuk yapma gibi bir lüksünüz yoktur. Bu otobüste oturmak gerçekten, kelimenin tam anlamıyla bir "LÜKS"tür. Efendim; eğer ki bir İETT otobüs durağında iseniz ve söz konusu otobüsü dışarıdan görme şerefine eriştiyseniz, otobüs camına yapışmış muhteşem şekillerdeki insan yüzlerinin farkındalığıyla kendi halinize şükrederek huzura erebilirsiniz.


Irkçılık yapmam fakat 522 ST sayesinde potansiyel ırkçı olabiliyormuş insan. Bir kere beyaz ırktan kimse yok. İçlerindeki en düzgün insanın siz olduğuna kanaat getirip egonuzu tatmin de edebilirsiniz arzu ederseniz. Lakin ben bunu yapamıyorum ki zaten mevcut kokudan beyin hücrelerim toplu intihara sürüklenirken bunları düşünecek hal kalmıyor.


İş çıkışında Zincirlikuyu'da, yine bir İETT bekleyişim söz konusuydu. Beklediğim aracın kodunu söylememe gerek yok sanırım. Tabii ki de efsaneleşmiş 522 ST'ydi.. Bu aracın ana durağı Topkapı olduğundan Zincirlikuyu'ya gelene kadar tıklım tıklım doluyor zaten ki aç gözlü şoför amca tüm yol boyunca yolcu almaya devam ediyor.. Bindim otobüse.. İçerisi leş gibi kalabalık.. Biraz ilerlemeye çalışarak sonunda bir noktada sabitlendim. Soluma baktım 40'lı yaşlarında, muhteşem soğan ve yumurta esanslı teriyle bir kürt amca.. Sağıma baktım 20'li yaşlarında farklı esanslı teriyle bir kürt genç.. Kürt amca sanırım nasıl muhteşem bir yumurta terine sahip olduğunun farkındalığında değil ki kolunu 45 derecelik (benim tam burnum seviyesi oluyor bu) bir açıyla kaldırarak tepemizdeki tutunma yerine asılmış (burnum eskisi gibi koku almıyor). Sağımdaki kürt genç kokusu ve iğrençliğinin farkında mıydı bilmiyorum ama eşsiz özgüveniyle bir bakış atma telaşındaydı. Çıldırmak üzereydim. Gerekli göz devirme, burun düşürme, çatık kaş, homurdanma aktivitelerimi henüz tamamlamamışken bir bey yer verdi halime acıyıp. İnsan halinden anlıyormuş.. Bu anlattığım günü yaklaşık 155478'le çarpın her günkü 522 ST macerasına denk gelecektir. Tabii ki her zaman mutlu sonla yani birisinin yer verip oturulmasıyla bitmiyor bu macera..


Her gün o iki saatlik yolculuğu ayakta yapmanın verdiği sinirle hiçbir zaman o otobüste oturamayacağıma inanırdım. Yanılmışım..


Bir gün "Of yine ayakta gideceğim!!!" diye sinir harbindeyken otobüse binmem ve 10 saniye sonra oturmam bir oldu. Gerçek bir şok yaşamıştım. Yok dedim bu bir rüya.. 522 ST ve oturmak.. İmkansızdı.. Gerçi bu rüya sandığım oturma eylemi, pek de standartlarıma uygun değildi. Gıcık takıntılarım cam kenarına oturma gayesine ulaşmamı tetikliyordu. Tabii ki bu bir rüya değil de sadece 522 ST'de gerçekleşen bir mucize olduğundan hedefe ulaşamadan bir amca beyin yanındaki koltuğa (koridor tarafına) oturmuştum. Tamam dedim her şey mükemmel.. Fakat unuttuğum bir şey vardı.. Burası 522 ST'ydi ve normal olan hiçbir şeyin mümkünatı yoktu.. Amca bey önce keskin bakışlarıyla kendi kolunu süzdü ve cam kenarında duran sol elini benim tarafımda olan sol koluna doğru yöneltti. Hiçbir aksiyon beklemeden oturmanın vermiş olduğu huzuru sindirmeye çalışan şahsım, birden bir mide bulantısıyla irkildi. Adam sol eliyle benim yanımda duran koluna kese yapıyordu!!! Evet bildiğiniz vücut kesesi olarak kullanıyordu sol elini.. Elini koluna sürttükçe makarna kıvamındaki füme rengi kirleri ortaya çıkıyor ve o dökülenleri benim üzerime silkeliyordu.. Gerçek bir kusma hissi beni benden almıştı. Daha fazla görmeyeyim diyerek kafamı çevirmemle birlikte bir çift memeyle burun buruna geldim. Gerçi onlara meme demek hata olurdu. Memeden ziyade her şeye benziyordu. İşin özü; koridor tarafında oturmamdan sebep başucumda dikilen kadının memeleri mega sarkık, yastık kıvamında ve burnumun ucundaydı. Her şeyi geçtim bir memenin kokmasına tanık olmam daha bir ilginçti. Nasıl bir tariftir bu bilmiyorum ama kesinlikle kaynatılmış ve ekşimiş yoğurt kokuyordu o memeler.. Bense baygın, bezmiş, bitmiş bir halde gözlerimi kapatmış; sadece o bir buçuk saatin çabuk geçmesi için yalvarıyordum..


Teşekkürler İETT..

Teşekkürler 522 ST insanları..

10 Temmuz 2010 Cumartesi

MUHTEŞEM ARKADAŞLARIM VOLUME 2

Daha önce ne muhteşem arkadaşlarım olduğunu söylemiştim. Şimdi anlatacağım olay muhteşem arkadaşlarımdan biriyle değil fakat onlardan birinin eski sevgilisiyle ilgili anı (aslında anı demek istemiyorum lakin belleğime kazınmış bu zırvalık).

Kaç sene önceydi hatırlamıyorum ama üniversitedeydik. Çok sevdiğim bir arkadaş parçam o sıralarda birisiyle çıkıyordu. Bu sevgili şahsı, hayatımda tanıdığım En Boş İnsan Top 10'a girebilecek yetenekte ve kabiliyette. Ayrıca burdan kendisine saygılarımı sunuyorum bu denli boş olabilmesinden dolayı. Selam olsun..

Neyse.. Bu insan eve geldiğinde ya da ortama girdiğinde "Merhaba" diyemeyecek kapasitede bir boşluktu. Evet evet.. Bu insan bir boşluktu=) Merhaba yerine " Naberrr genççç?" cümlesini kurardı. İlk duyduğumda garipsedim. "Allah allah" dedim. Bu "Naber genç?" zırvalığı da neyin nesiydi? Fakat zaman içerisinde bu boşluk insanını tanıdıkça garipsememeye başlamıştım. Çünkü bu zırvalıklara tamamen uyan bir karakter söz konusuydu. Tam da kendisine göre saçma cümleler kuruyor, kurdukça beni şaşırtmıyordu.

Bir gün konu nerden açıldı bilmiyorum.. Kitaplarla ilgili bir şeyler konuşuluyordu. Bu muhteşem Boşluk ( ismi yerine kullanabiliriz), birden kendisiyle eş değer muhteşemlikte bir cümle kurdu: "Benim okuduğum en son kitap Cin Ali." dedi. Birden sessizlik içinde kaldım. Ciddiyet payını logaritmik formüllerle kafamda hesaplamaya başlamıştım ki daha fazla dayanamayıp yarı tebessümle " Eee şey.. Ciddi değilsin değil mi?" diyerek sessizliğimi birden bozdum. İşin tuhaf yanı, cümlesini söylerkenki gururlu ses tonuydu. İşte bunu hiçbir şey açıklayamıyordu. Dehşet bir paradoksun içerisine düşmüştüm. Tek çıkar yolunu ise ayrıntıları sormakta buldum. Ajan sorularıma başlamıştım:

Ben: "Nasıl yani? Gerçekten son okuduğum kitap Cin Ali mi? Hayatın boyunca başka kitap okumadın mı?"

Boşluk: "Hayır okumadım. Gerek de yok bence. Hem kitap okusam bile hayatımın neresinde o kitapla ilgili sorular soracaklar ki?! Ne faydası olacak ki bana?! Ben hayatımda 3 şey severim. Biri playstation, biri futbol diğeri de arabalar. Hayatımdan da çok memnunum."

Ben: "Eee ama lisede falan da mı hiç okumadın? Anlamadım ben şimdi.. İmkansız yani illa ki okumuşsundur ders icabı dahi olsa.. Bu arada hangi lise mezunuydun sen?"

Boşluk: " Yok.. En son Cin Ali'yi okudum diyorum ya.. BİİİİİİP Lisesi mezunuyum."

Boşluk'un mezun olduğu ve benim BİİİİİİP efektiyle ifade ettiğim okul ise saygıdeğer, hatrı sayılır cinsten iyi bir Fransız lisesiydi. Nasıl mezun olduğu ise meçhul..

Teşekkürler eğitim sistemi..
Teşekkürler boşluk insanları..
Teşekkürler..

8 Temmuz 2010 Perşembe

MUHTEŞEM ARKADAŞLARIM VAR!

Evet.. Kesinlikle eşi benzeri olmayan cinsten arkadaşlarım mevcut. Öyle ki arasam bulamazdım. Hepsi canlarım=) Seviyorum onları=))

Geçen gündü sanırım.. Hararetli bir konuşma içerisindeydim. Fakat kulaklarımın aniden vampir moduna geçmesiyle birlikte, karşı koltukta oturan muhteşem arkadaşımın sevgilisiyle konuşmalarına dikkat kesildim. Arkadaşım ve sevgilisi bankacı. Sevgilisi işiyle alakalı bir eğitim sürecinde ve birtakım dersler alıyor. Arkadaşım ise "Bakayım ders notlarına! Ben kesin biliyorumdooor!" şeklinde bir hava civa modundaydı. (Arkadaşın konuşma stili aktarıldığı gibidir.) Ders notlarını eline aldı ve "Aaaa ben bu dersi bilmiyorooooooom! Hangi dersin notları buuuuuğğ???" dedi. Sevgilisinin muhteşem cevabı şu oldu:

"Onlar ders notu değil hayatım.. Minibüs güzergahı." (Minibüs güzergahının kalkış ve varış saatlerinin detaylı çıktısı, ders notları arasına karışmış.)

Teşekkürler arkadaş parçalarım..

Teşekkürler...

6 Temmuz 2010 Salı

GERZEK GÖZLEMLER

Başka bir lanet huyum da sınır tanımaz gözlemlerim..

Evet efendim.. Bu genetik midir nedir bilinmez ama lanet bir özellik. Ölümcül bir konu konuşuluyor olsa dahi o sırada ortamım dışında (kendimce) ilginç birtakım olaylar, insanlar ya da konuşmalar söz konusuysa; kendi konumdan- ortamımdan (ruhsal manada) alabildiğine uzaklaşırım. Kulaklarımla gözlerimi maksimum düzeyde algıya açar ardından gözlem moduna geçerim. Bu durumum arkadaş çevremde ilk aşamada büyük bir sinirle karşılanır. "Sen bizi dinlemiyor musun?!!!" şeklindeki tepkilerinin ardından, o süre zarfında aslında başka bir boyutta olduğumu anlar ve o boyuttan çıktıktan sonra da kendilerine bomba gözlem analizlerimle geri bildirim yapacağımı fark ederler.

İşte bu gerzek gözlemlerimi zaman içerisinde paylaşacağım.


5 Temmuz 2010 Pazartesi

KELEBEK GÖRÜNÜMÜNDEKİ GÜVE HAYVANI

Son günlerde etraflarda dolanan kelebek görünümünde birtakım yaratıklar mevcut. Kendilerinin "güve" olduğu söyleniyor. Ne kadar doğru bilemem.. Fakat günlerdir aklımdaki soru şu:
"Ey güve! Ekolojik sistemdeki yerin ne?!!"

Bu soruya en muhteşem yanıtı pek sevgili arkadaşım Börülce verdi. Oldukça mantıklı ve bir yandan da şok edici cevabı şuydu: "Giysi yemek.."

Kesinlikle katılıyorum.. Güvelerin ekolojik sistemdeki rolü sadece giysi kemirmek. Başka türlü bir cevap saçmalık olurdu.

Teşekkürler Börülce..


25 Haziran 2010 Cuma

Birtakım Saçmalıklar Silsilesi

Ne yazacağını bilemeyen bünyem, fazla sıkılmaktan sebep blog zımbırtısına sarmaya karar verdi. Çocukluktan kalma lanet bir huy bu benimki: Sıkılmak.. Olur olmadık zamanlarda hep bir sıkılma halidir ki gidiyor.. Yine sıkıldım bakın. Offf...